Herkes başarılı olmayı ister gibi gözükse de, başarı yönelimi açısından iki grup insan vardır: Başarı yönelimli olanlarla başarısızlıktan kaçınma yönelimli olanlar.
Bütün insanlar hayatta başarılı olmak ister. Ancak herkes başarılı olamaz. Son yıllardaki en yaygın görüş başarının yolunun her şeyden önce istemekten geçtiğidir. Motivasyon artırma toplantılarında konuşmacılar, kitaplarda yazarlar “Önce iste” derler. Bazılarına göre başarının veya mükemmelliğin yolu da bellidir. O halde isteyen ve bu yolu izleyen herkesin başarılı olması gerekmez mi? Öte yandan, başarılı olmuş bazı kişilerin de başarısına hayret eder, bu başarıyı nasıl ulaştıklarını anlayamaz ve rastlantılara bağlarız.
O zaman akla şu sorular gelmektedir.Gerçekten de başarının hazır reçeteleri var mıdır? Başarılı olmak için çok istemek yeter mi? Başarı gerçekten rastlantılar veya şansla açıklanabilir mi?
Bu soruların cevabını verebilmek için kişilik psikolojisi ile ilgili temel gerçekleri bilmek gerekir. Öncelikle şunu belirtelim. Temelde herkes başarılı olmayı ister gibi gözükse de, başarı yönelimi açısından iki grup insan vardır: Başarı yönelimli olanlar ve başarısızlıktan kaçınmaya yönelimli olanlar. Bu fark özellikle risk alınması gereken durumlarda ortaya çıkar. Başarı yönelimli bir basketbol oyuncusu takımı gerideyken, maçın bitimine 5 saniye kala üçlük atış için sorumluluk alır. Başarısızlıktan kaçınma yönelimli sporcu ise aynı durumda pas verir veya iki sayı için girişimde bulunur. Başarı yönelimi ve başarısızlıktan kaçınma yönelimi iç motivasyona bağlı özelliklerdir.
Kişilik-başarı ilişkisi
Başarıya bir de kişilik psikolojisi açısından bakmak gerekir. İnsanlar toplu halde yaşar. Başarılı olmanın ilk şartı diğer insanlarla iyi geçinmektir. Her topluluğun da bir hiyerarşisi vardır. Doğal olarak başarılı olmak isteyen, bu hiyerarşide öne geçmek ister. Çağdaş psikoloji kişiliği, insanların iyi geçinmek ve öne geçmek konusundaki çabalarının bir fonksiyonu olarak ele alır.
Kişilik, insanın kim olduğu ile ilgili algısının (kimlik) vediğer insanların onu algılayışının (itibar) bir bileşkesidir. İtibar, davranışlarımız gibi, “ne” yaptığımızla ilgili, kimlik ise, değerlerimiz gibi, “neden” öyle yaptığımızla ilgilidir.
Bu çerçevede baktığımızda, isteyenlerle başaranların farklı kişilik yapılarına sahip olduğunu görürüz. Kaldı ki, belirli bir alanda, belirli bir işte başarılı olan bir kişi, başka bir alanda başarılı olamayabilir. Onun kişiliği, örneğin satış rolüne çok uygundur da, muhasebede defter tutup rapor hazırlamaya hiç uygun değildir. Böyle bir kişinin araştırma yapmak istemesi, bu tür bir role heves etmesi başarısız olmasına neden olur.
Çünkü mesleki başarı üç faktöre bağlıdır.
1-Mesleğin ve çalışılan kurumun kişinin değer sistemine uygun olmasına,
2-Mesleğin psikolojik gerekleriyle kişiliğin uyuşmasına,
3-Başarma arzusu ve çalışma ortamına uygun "iyi geçinme" becerilerini geliştirmesine.
Bu üç koşula ek olarak, her türlü işte başarılı olmak için “hırs” ve “güç sahibi olma isteği”nin yüksek olması gerekmektedir. Bu gerekleri yerine getiren kişiler kişiliklerine uygun iş rolleri üstlendiklerinde, o işin gerektirdiği yetkinlikleri geliştirmeleri ve başarı kazanmaları beklenen bir sonuçtur. Tablo da sunulan örnekler bu olguya açıklık getiriyor. Holland’ın mesleki profilleriyle Hogan Kişilik Ölçümü ölçekleri bağlamında yapılan çalışma sonucunda “gerçekçi” ve “girişimci” başlıkları altında sınıflandırılan mesleklere uygun kişilik özellikleri ve bu özelliklere karşılık gelen yetkinlikler görülmektedir. Birey, yetkinliklerinin yüksek olduğu bir dalda öne çıkarken, yetkinliklerinin düşük düzeyde olduğu bir işte başarısız olmaktadır.
Şansın rolü
Her başarının arkasında mutlaka bir şans payı vardır. Ancak hiçbir başarı tek başına şansla açıklanamaz. Bunun tersi de geçerlidir. Her başarısızlığın arkasında mutlaka şanssızlık vardır. Ancak hiçbir başarısızlık da, şanssızlıkla açıklanamaz. Benzer şekilde, başarılı olmak için istemek de yetmez. Yukarıda açıkladığımız nedenlerle, isteyen herkes başarılı olamaz ve başarılı olanlar, isteyenlerden farklıdır. Başarılı olabilmek için bireyin zihinsel, bedensel ve duygusal enerjisini kişiliğine uygun olan bir meslek veya alana yöneltmesi ve ayrıca o alana kendisini yürekten bağlaması gerekir.
Görüldüğü gibi başarılı olmak, istemenin de ötesine geçen özellikleri gerektirmektedir.
Kaynak Dergisi 2003