Tam Kurumsallaşma İçin 5’inci Kuşağı Beklemeli mi?
Rauf ATEŞ
Capital&Ekonomist&PCNet Dergileri Yayın Direktörü
Koç Holding'in başkanı Mustafa Koç, Türkiye'deki aile şirketlerinin kurumsallaşması konusunda bir soruyu yanıtlarken şu önemli değerlendirmeyi yaptı: "Şirketinizin yüzde 80'ine sahipseniz, ne kadar kurumsallaşsanız da işten tamamen çekilmek gibi bir lüksünüz olamaz. Bu belki 5'inci, 6'ncı kuşakta olacak. Ford ve Toyota'da olduğu gibi ailenin hisseleri yüzde 34 düzeylerine düşecek, o zaman bu konu gündeme gelebilecek."
Koç Holding'de 3'üncü kuşağı temsil eden Mustafa Koç'un babası Rahmi Koç da, benzer bir değerlendirme yapmıştı: "İşi bütünüyle profesyonel yöneticilere bırakamazsınız. Onlar bir gün gelir, şapkasını alıp gider. Şirket sorunlarıyla birlikte aileye kalır. O nedenle aile, hep bir ölçüde yönetimde kalmalı" diye konuşmuştu. Mustafa Koç'un, aile şirketinin tam profesyonelleşmesi için dikkat çektiği 5'inci ve 6'ncı kuşaklar, aslında Türkiye'nin gerçeği gibi görünüyor.
Türkiye'deki şirketlerin yüzde 99,9'u ailelerin elinde. Bazılarında başkan, bazılarında CEO ya da genel müdürlük, aile bireyinin elinde. Bir bölümünde, direktörlük düzeyindeki bazı yönetim kademeleri de onlar tarafından dolduruluyor. Böyle bakıldığında, Türkiye'deki şirketlerin profesyonellere tam olarak devredilme olasılığı, yakın dönem için uzak görünüyor. Bunu, şirketlerin yaşıyla ve girişimcilik kuşağının geçmişiyle de anlamak mümkün.
Türkiye’nin Girişimcilik Demografisi
Türkiye'deki girişimci ve şirket sayısıyla ilgili belirsizlikler, 2008’de açıklanan verilerle, bir ölçüde sona erdi. 728.000 düzeyinde olduğu tahmin edilen şirket sayısının, 2008 itibariyle, 530.833 olduğu açıklandı. Toplam girişim sayısı ise 2 milyon 10 bin 377 adet olarak hesaplandı.
Bu rakamlara ulaşılırken en büyük katkıyı 1980'ler, 1990'lar yaptı. Türkiye'de girişimcilik ruhu 2000'lerde de devam etti. 1970'ler ve öncesinde, şirket kuruluşları sınırlıydı. Böyle bakıldığında, Türkiye'de şu anda var olan şirketlerin 510.000’inden fazlasının, 1980 sonrası kurulduğu görülüyor. 1960-1970 arasında 16.000, 1970-1980 arasında ise, 58.000’in biraz üzerinde şirket kurulmuş. Buradan çıkan mesaj şu: Türkiye'deki 530.000 şirketin yüzde 95'i, 1980 sonrasında kuruldu. Bu da, Türkiye'deki şirketlerin önemli ölçüde 1'inci ve 2'nci kuşağın elinde olduğunu ortaya koyuyor.
3’üncü Kuşaktan Sonrası
ABD, Japonya, Almanya ve İngiltere gibi ülkelerde birkaç yüzyıllık şirketler var. Borsalarda işlem gören, 500 büyük içine giren 100 yılı devirmiş şirket sayısı hiç de az değil. Bu şirketlere sahip ailelerde, 5'inci kuşaklara kadar ulaşılmış durumda. Aileler, 5 ve daha üst kuşaklara ulaşınca, şöyle bir tablo ortaya çıkıyor: Baba işi kuruyor. Sonra işi, onun kardeş ve çocukları yürütüyor. Bir kuşak daha geçince, işin içine gelinler, damatlar ve torunlar giriyor. Kuşak yaşlanınca, şirkete torunların torunları ile başka gelin ve damatlar da katılıyor. Böylece hisseler bölünüyor, bazı durumlarda anlaşmazlıklar nedeniyle satışlar da oluyor. Dünyada örneklerini de gördüğümüz gibi şirket 120-150 yaşını geride bıraktığında, birey sayısıyla birlikte ailenin yönetimdeki ağırlığı da azalabiliyor. Mustafa Koç'un dikkat çektiği Ford ve Toyota bunlara iyi örnekler.
Kaynak: Capital Dergisi
www.capital.com.tr