Yazılı bir sözleşme, ticari işlemlerin "anayasası" niteliğindedir ve sadece işlemden önce ve işlem esnasında tarafların kendi pozisyonlarını sağlıklı biçimde tespit etmelerine imkan vermekle kalmayıp, işlemden sonra (ortaya çıkması muhtemel uyuşmazlıkların çözümünde) "kanıt "teşkil eden bir belgedir.
Ticarî sözleşmeler, gerek iç hukukumuz gerekse uluslararası hukuk bakımından şekil şartına tabî olmayıp, tarafların üzerinde anlaştıkları koşulları yazılı olarak ifade eden bir "irade beyanı"dır. Bir ticarî sözleşme, ilgili ticarî işlemin en başından en sonuna kadar (hatta işlem tamamlandıktan sonraki kimi ilgili aşamalar da dahil olmak üzere) bütün bir süreci kapsar ve açıklığa kavuşturur.
Bu anlamda, sözleşmelerin muhteviyatı (unsurları) önem taşır.
ICC standart teslim şekillerini ifade eden ve ticarî sözleşmelerde kullanılabilen bir dizi kavram geliştirmiştir . Herbir kavram tarafların ticarî yükümlülüklerini açıkça ortaya koymak suretiyle terimlerin farklı yorumlanmasından kaynaklanabilecek uyuşmazlıkların ortaya çıkmasını amaçlanmaktadır.
BM Uluslararası Ticaret Hukuku Komisyonu (UNCITRAL) uluslararası ticarete konu olan mallara ilişkin bir Sözleşmeler Konvansiyonu kabul etmiştir. Viyana Satım Konvansiyonu (sözleşmesi) olarak da bilinen bu belge 45 ülke tarafından onaylanmış ve 1 Ocak 1988 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Sözkonusu sözleşme hükümleri taraf ülke vatandaşlarının gerçekleştirdikleri ticarî sözleşmelerde ya da ticarî sözleşmede açıkca belirtilmesi durumunda otomatik olarak uygulanacak ve böylece yabancı hukuk kavramı ortadan kalkmış olacaktır. Türkiye, bu sözleşmeye taraf değildir.
Kaynak: igeme.org.tr