Not: Yorum gönderebilmek için kayıt olmalısınız. Kayıt olmak için, buraya tıklayınız. Kayıt ücretsizdir!
YORUM YAZILAN YAZI
umut sengul
25/08/2009 : 14:57:38 Türk Ekonomisinin Geleceği Ve Aile Şirketleri Adnan NAS Dünya Gazetesi Yazarı Köşe
Bir ülkenin gelişme ve rekabet yarışındaki performansını etkileyen faktörlerden birinin, belki de birincisinin, sivil toplumun en aktif bileşeni olan özel sektörünün gücü ve kapasitesi olduğunu daha önce konu almıştık. Bu bağlamda, istikrarlı büyümeye, artan dış ticaret hacmine, son yıllarda yoğunlaşan ortaklıklara ve dış kaynak girişine rağmen Türk özel sektörünün optimal ölçek büyüklüğünden uzak ve yetersiz katma değer ve kronik cari açık üreten yapısal sorunları bulunduğunu, küçük mali sistem ve sığ sermaye piyasası nedeniyle finansman imkanlarının da sınırlı ve işletme sermayesinin küçük olduğunu, kurumsal altyapı yönünden de başta kayıtdışılık olmak üzere raporlama, azınlık hakları, yönetişim kalitesi gibi alanlarda gelişmeye ihtiyaç olduğunu belirtmiştik.
Aile Şirketleri Boyutu Özel sektörün dinamiklerini yakından ilgilendiren ve sadece Türkiye için değil bütün dünya ve özellikle gelişmiş ekonomiler için geçerli olan bir başka önemli boyut, sermayesinin çoğunluğu (yani kontrol hisseleri) ailelere ait şirketler açısından söz konusudur. Belki Türkiye’yi ABD, Kanada, İngiltere, Almanya, İsveç ve İtalya gibi aile şirketlerinin ağırlıklı olduğu gelişmiş ülkelerden ayıran husus, bir yandan sermaye piyasalarının çok sığ oluşu ve kurumsal yatırımcıların yeterince gelişmemesi, öte yandan toplumsal kontrol ortamı ve mevzuat çerçevesinde standartların görece düşük olması yüzünden sermaye tedariki, yönetim kalitesi ve karlılık açısından sorumluluğun hemen tümüyle ailenin üzerinde kalmasıdır. Öyle ki şirketlerin, kendileriyle özdeşleşen ailenin elinden çıkması durumunda, en az o kadar güçlü bir başka ailenin veya kurumun kontrolüne geçmedikçe, şirket imajının ve hisse değerinin olumsuz etkilenmesi kuvvetle muhtemeldir.
Ancak ekonomi açısından esas önemli olan, şirketin ve onun konusu olan faaliyetin devamlılığı ve bunu sağlayacak güven verici bir kurallar setinin olup olmadığıdır. Buna girmeden önce, aile şirketleri ile ilgili olarak zaman zaman gözlenen bazı kafa karışıklıklarına değinmekte yarar var.
Kafa Karışıklıkları Bunlardan biri, aile şirketi’nin bizim KOBİ dediğimiz şirket kategorisiyle hatta bunların da orta değil küçük ölçekte olanlarıyla özdeşleştirilmesi. Kuşkusuz şirketlerimizin sayıca yüzde 99’u, istihdam kapasitesi yönünden (kayıtdışını da düşünürsek) yüzde 70’i KOBİ, ama aile şirketleri arasında hem ölçek, hem de kurumsallaşma ve yönetim kalitesi yönünden bunları çok aşan ve küreselleşme yolunda olan aile şirketleri de var.
Bir diğer kafa karışıklığı, aile şirketlerinin profesyonelleşme ile karşıt sayılması. Oysa şirket mülkiyeti ile yönetimi kısmen veya tamamen ayrılabilir. Hisselerin ve stratejik konularda nihai kararın aile elinde bulunması, orta ve üst yönetimde son derece vasıflı yöneticilerin istihdamına engel değildir. Zaten şirketin ölçeği ve faaliyet alanı büyüdükçe üst düzey yönetime profesyonellerin alınması ve yetkilendirilmesi kaçınılmaz hale gelir; ama bu gelişme, onların hissedarların yerine geçmesi anlamına gelmez. Bu nedenle gelişme, ailenin daha çok yönetim kurulunda yoğunlaşması ve icradan, yani günlük yönetimden uzaklaşması yönündedir. Nitekim halka açıklık oranı arttıkça gözlenen doğal eğilim de budur. Kaldı ki, özelikle ikinci ve üçüncü kuşakta, ailenin tümü değil kendi içinde demokratik ve açık sistemlerle belirlenen temsilcileri şirkette yer alacaktır. Çok rastlanan başka bir yanılgıya da düşmemek ve profesyonelleşme ile kurumsallaşma arsında da özdeşlik kurmamak gerekir; kurumsallaşma şirketin kişilere bağımlılıktan kurtarılmasıdır. İlginçtir, profesyonelleşmenin yetersizliğinden şikayet edenler, nedense otomatik olarak bunu artıracak halka açıklık oranında yükselişin neden gerçekleşmediğini irdelemez. Bu bakımdan ideal olan, ister aile üyesi ister profesyonel yönetici olsun, şirketin performansına ve uzun vadeli değerine en fazla katkı sağlayacak kişilere yönetim kademelerinde görev verilmesidir.
Hayati Konu İşletmenin Devamlılığı Fortune 500 listesinin üçte birini, Fransa’daki en büyük yüz şirketin dörtte birini, İtalya’da yarısını, Türkiye’de daha da fazlasını teşkil eden aile şirketlerinin devamlılığının ve rekabetçi kapasitelerinin güçlendirilerek büyümesinin sağlanması, sadece aileler açısından değil, başta istihdam edilen iş gücü, vergi toplayan devlet ve finansman sağlayan mali sektör olmak üzere geniş bir toplumsal çevre için de hayati önem taşır.
Bütün bu çevre kurumları ve bu arada aile dışı hissedarlar ve potansiyel alıcılar yönünden şirketin mevcut performansı ve yönetim kalitesi dışında, şirketin mülkiyetinin ve yönetiminin gelecekte de, işletmenin bekasını ve hayatiyetini sürdürebilecek şekilde güven veren bir kurallar setine bağlı olarak belirlenecek olması, beklentileri ve şirket değerini olumlu etkileyecektir. Üstelik bu durum, şirketin ihtiyaç duyduğu maddi kaynakları ve insan sermayesini bulmasını ve hisselerin ve yönetimin aile kuşakları arasında ya da aile ile stratejik ortaklar arasında transferini kolaylaştıracaktır. Söz konusu kurallar setinin kapsamı bu yazıya sığmayacak kadar geniş. Ancak önkoşulların, aile’nin işletme iş ile ilgili vizyonunun belirlenmesi ve gerek aile gerekse şirket yönetişimi ile ilgili temel tercihler üzerinde uzlaşılması olduğunu belirtelim.
Bundan sonrası, şirketin uzun vadeli amaçları ve anahtar performans göstergeleri çerçevesinde güvenli bir kurumsal yönetim çerçevesi oluşturulması, kâr dağıtımı, hisse devri, hissedarların hakları ve yükümlülükleri, aile hisselerinin temsili, aile üyeleri arasında işbirliği ve iş bölümü, ihtilafların çözümü, vergisel ve hukuki sorunların ön görülmesi, acil durum planlarının hazırlanması, aktif ve pasif hissedarlar arası ilişkiler, gibi pek çok konuda bir dizi kuralın katılımcı bir süreç sonunda aileyi temsil eden hissedarlar tarafından belirlenmesi ve uygulamada bu kurallara uyumun hep birlikte taahhüt edilmesi olarak özetlenebilir. Süreç içinde hissedarlık ile yönetimin, şirket varlıkları ile aile servetinin birbirinden ayrılması da hedeflenecek gelişmeler arasında yer alır.
Son olarak altını çizmeliyiz ki hem sorunlar, hem de bulunacak çözümler konusunda bütün aile şirketlerine uygulanacak sihirli formüller ve genel geçer kurallar yoktur. Her aile kendi geleceğini öngörmek, kendi planını yapmak ve kendi kurallarını belirlemek durumundadır.
Kaynak: Dünya Gazetesi
SON 1 YORUM (En yenisi en önce gösteriliyor)
akinselcuk
24/09/2009 : 12:28:29 Teşekkür ederiz.
0.75 saniye. 19:59:21, 21 Kasım 2024, Perşembe
Buradaki yazılar, yazarlarının ve Koniks.com®'un izni olmaksızın hiçbir yazılı, görsel yada sesli yayın organında yayınlanamaz. Eğitim amacı dışında, herhangi bir şekilde çoğaltılması yasaktır. Eğitim amaçlı çoğaltıldığı durumlarda, yazarla ilgili bilgilerin ve URL'nin belirtilmesi zorunludur.
Bu web sitesi bilgilendirme amacıyla iyi niyetle, amatör bir ruhla hazırlanmıştır ve yer alan her türlü bilgi genel nitelikte olup, doğruluğu, eksiksiz olması, güvenilirliği, yeterliliği ve güncelliği hiçbir surette sitemiz tarafından garanti ve taahhüt edilmemektedir. Yer alan görüş ve yorumlar tamamen Koniks.com üyelerinin kişisel görüşlerini yansıtmaktadır. Sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak iş kurma/yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir ve söz konusu bilgilere dayanılarak alınacak kararların neticesinde oluşabilecek yanlışlık veya zararlardan Koniks.com sorumlu tutulamaz.